Monthly Archives: Ekim 2021

Artık karıştırmayınız: cürüm-cirim

cürüm/cürm: Suç, kabahat

cirim/cirm: Büyüklük, hacim


Geldikleri gibi…


Karıştırılması en sevilen iki kelime: naif-nahif

naif: Saf, sade, tabii, yapmacık olmayan

nahif: Zayıf, çelimsiz, -bünyesi- zayıf


Vay vay vay, Refik Halit Karay!

“Kadını iki kıyafette görmekten hoşlanırım: Ya terlik, çorap ve kombinezondan ibaret bir açıklık… Yahut kürk, bua, manşon, peçe içine gömülmüş bir kapalılık. (…) Kadınlar hakkında pek müşkülpesentim: Yalnız esmer, sarışın, kızıl, beyaz olanlarla mavi, kestane, siyah, yeşil gözlerini; bir de zayıf, şişman, balık etinde, kısa, orta ve uzun boylularını, iri ve ufak tefeklerini, kız ve dullarını tercih ederim. Başka çeşitleri varsa veya kaldıysa istemem. Fakat yan cebime koy!”

Binbir Çeşit, R. H. Karay


Günün özlü sözü Bertolt Brecht’ten

“Kudretlinin iyi gününden pay almayanlar, onun kötü gününe ortak olur.”


Öğren de gel canım!

“Eşkâl” ile “eşgal” arasındaki farkı, o “ince fark” diyebileceğimiz nüansı bilmezsen “sıfad-ı” falan yazarak “eski Türkçe” kullandığını zannedersin ancak saf saf! Bu hesaplardaki “Türkçe”yi kılavuz belleyenler o kadar fazla ki sormayın gitsin! Ondan sonra ayıkla pirincin taşını… Koca koca gazeteler ve takipçisi gani bu kabil hesaplar, “kılavuz karga” sıfatıyla “İnternet Türkçesi”nin hükümranlığına giden taşları işte böyle böyle döşüyorlar maalesef.

Not:

eşkâl: bir kimsenin dış görünüşü, şekiller (“şekl”in çoğulu)

eşgal: işler, uğraşacak şeyler (“şugl” iş, çoğulu “eşgal”)


PNG’nin “Persona”sına bakış

Memleket umumisinin baş döndüren “gündem” maddelerinden biri de PNG; yani “Persona Non Grata”. “Persona” kişi demektir, “adam” değil! “İstenmeyen kişi”ler, her zaman “adam” olmayabilir diplomatik camiada da ondan pek muhterem Türk basını, bilmem bunun farkında mısınız?

PNG, bir de reklam sektörünün grafik âleminde çok meşhurdur. “Portable Network Graphics” olarak açılır, kayıpsız sıkıştırma algoritmasına dayalı grafik dosya programıdır. Musahhihler PDF’leri çok sever de PNG’lerden pek hazzetmez. GIF’in noksanlarını gideren ve “net” dünyasında derin kontrastın kontlar gibi salınmasını sağlayan PNG’leri I. Bergman’ın 1966 tarihli o ünlü Persona‘sına bağlayıp filmi seyretmenizi tavsiye ederim.


Yandım yanacak kadar: Nero Cladius Divi Claudius Filius Caesar Augustus Germanicus

Biz ona kısaca “Neron” diyoruz. “Nöron” diyenleri de işittik tabii, neyse. Yüzlerce yıldır süregelen sürüngen bir (evet evet, düpedüz) yalan var. Neymiş, Roma alev alev yanarken Neron da keman (evet, yok deve!) çalıyormuş. Neron? Roma? Keman?! Atma be Recep, din kardeşiyiz! Keman çalarken selfie de çektirmiş mi?

Ömrü vefa etseydi 13 yüzyıl sonra keman çalabilirdi! Keman değil, lir (“lira de braccio”) çaldığı bilinir, bu tamam. Roma’nın neredeyse tamamına yakını alevler içinde kalırken (MÖ 64) 56 kilometre uzaktaki evinde (Antium) yangın haberini aldığında yangının söndürülme çalışmalarını yürütmüştür. Allah, kuru iftiradan korusun!

Roma’nın yeniden inşasını düşünmesi, şehrin ahşap egemenliğine son verip mermerlerden Roma’yı “yeniden yaratma” fikri bilindiği için bu kabil dedikodu çarklarının tıkır tıkır işlemesi şaşırtıcı değildi. Yüzyıllarca da bu çark işlemiştir. Böylesi dramatik bir sahne ise tarihin dedikodu kazanının bitmez tükenmez bir yakıtı olmuştur.


“Çekinmeyin”, fotoğraf çektirin!


Hem kel hem fodul hem de cahil bir “monşer”

(…) Diyorlar ki:

“Sen halktan kopuk bir Monşer’sin… Halay çekerek gözümüze giremezsin…”

Ne güzel değil mi…

Onlar hep “halk”

Bense hep “halktan kopuk”

Bir nevi it kopuk yani…

(…)

Bu satırları yazan şahıs “sosyolog” Ertuğrul Özkök. Yaşı kemale ermiş “ünlü” kişilerin testosteron seviyelerini yazısına konu edinen bu yeni magazin gazetecisi, “halktan kopuk” olmayı “it kopuk” olmakla bir tutuyor ve bu şahıs Hürriyet gazetesinde hâlâ ve hâlâ “köşe” olabiliyorsa bana da vals yapmak düşer!